

Bir grup Avrupa Birliği (AB) yetkilisi ve görevlisi, Mayıs 2024 yılında AB kurumlarına Gazze ile ilgili yazdıkları mektubun yıldönümü dolayısıyla bir mektup daha kaleme alarak eleştirilerini dile getirdi.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları şiddetlenerek devam ederken, çalışanları, AB’yi Filistinlilere yardım etmek için nüfuzunu kullanmamakla suçladı. Çalışanlar, AB kurumlarının başındaki isimlere yazdıkları mektupta, AB’nin Gazze’deki insani kriz karşısında “çok az eyleme geçtiğini ya da hiç eylemde bulunmadığını” belirtti.
The Guardian gazetesinin haberine göre, kendilerine “Barış için AB Çalışanları” diyen grup, Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve diğer AB kurumları için çalışan 2 binden fazla kişinin, AB’yi Filistinlilerin acılarına kayıtsızlıkla suçlayan ve ilk olarak Mayıs 2024’te kaleme alınan mektuba imza attığını bildirdi. Grup, mektubun yıldönümünde AB liderlerine hitaben tekrar bir mektup kaleme aldı.
AB’NİN 3 ÜST DÜZEY İSMİNE ORTAK MEKTUP
“Barış için AB Çalışanları”, AB kurumlarının başkanlarına hitaben yazdıkları mektupta, “AB kurumlarının Gazze’deki durumu iyileştirmek için Avrupa Birliği’nin siyasi, diplomatik ve ekonomik etkisini kullanma konusunda başarısız olduğuna” işaret etti.
Mektupta, AB’nin eylemsizliğinin “şu anda Gazze Şeridi’nde gerçekleşmekte olan geniş çaplı işgal ile sonuçlanan hesap sorulamazlık ortamına katkıda bulunduğunu” vurguladı.
Mektup, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola’ya gönderildi.
“AÇIK BİR ÇİFTE STANDART UYGULANIYOR”
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, geçen hafta AB’nin İsrail’le ticaret anlaşmasını gözden geçirdiğini bildirmişti. Söz konusu mektup, bu açıklamadan yaklaşık bir hafta sonra gönderildi. AB çalışanları, AB’nin “yeniden gözden geçirme” adımını memnuniyetle karşıladıklarını ancak bunun “Gazze’de öldürülen binlerce kişi için yıkıcı bir şekilde geç olduğunu” belirtti.
“Barış için AB Çalışanları” grubu, geçen sene AB-İsrail anlaşmasının askıya alınmasını, üye devletlerin İsrail’e silah ihracatına son verilmesini ve uluslararası mahkemelerin çalışmalarına destek olmak için somut çalışmalar yürütülmesini istemişti.
Grup, ikinci mektuplarında, AB kurumlarını “açık bir çifte standart” uygulamakla suçladı. Çalışanlar, bu değerlendirmeye gerekçe olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) hakkında yakalama kararı çıkardığı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ülkelerinde ağırlamaktan bahseden Avrupalı liderleri kınamamasını gösterdi.
Macaristan, nisan ayında Netanyahu’yu dört gün boyunca ağırlamış, Almanya Başbakanı Friedrich Merz de henüz resmen göreve gelmeden önce yaptığı bir açıklamada Netanyahu’nun tutuklanmadan Almanya’yı ziyaret etmesinin bir yolunu bulmaya söz vermişti. Polonya ise Auschwitz toplama kampının Nazilerden kurtarılmasının 80’inci yıldönümü dolayısıyla yapılan törene Netanyahu’nun da katılmasını değerlendirmişti.
AVRUPA KOMİSYONU’NDAN AÇIKLAMA
Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu sözcülerinden Balazs Ujvari, AB’nin farklı kurumlarında çalışan 2 bini aşkın personelin imzaladığı ve üst yöneticileri, İsrail’e karşı harekete geçmemekle suçladığı mektup üzerine, ifade özgürlüğünün çalışan düzenlemelerinden kaynaklanan bir dizi yükümlülükle uyumlu olması gerektiğini belirterek, bunun mutlak bir hak olmadığını söyledi.
AA’nın aktardığına göre, Ujvari, günlük basın toplantısında, AB çalışanlarının AB’nin üst yöneticilerine hitaben yazdığı ve AB’nin İsrail’in Gazze’deki katliamı karşısındaki tepkisinin yalnızca söylemden ibaret kaldığı ve anlamlı bir eyleme dönüşmediği yönünde eleştiriler içeren mektuptaki ithamlarla ilgili soruyu yanıtladı.
Mektubu henüz almadıklarını belirten Ujvari, bu nedenle içindeki eleştirilere de yanıt veremeyeceğini söyledi.
Ujvari, AB çalışanlarına ifade özgürlüğüyle ilgili genel bir hatırlatma yapmanın yerinde olacağını dile getirerek, “Elbette, AB Komisyonu çalışanları olarak ifade özgürlüğü hakkından yararlanıyoruz. Bu, elbette, çalışan düzenlemelerinden kaynaklanan bir dizi yükümlülükle uyumlu olmalıdır. Yani bu, mutlak bir hak değil” değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: NTV