Zamanı yaşamak ne demek?

Beynimiz zamanı nasıl algılar diye bir haber görmüş, hızlıca okumuştum. Haberde, “İnsan beyni zamanı sabit bir saat gibi algılamaz. Zaman algısı; dikkat, duygular, bellek ve uyaran yoğunluğu gibi birçok faktörden etkilenir. Beynimiz, yaşadığımız olayların sayısını ve çeşitliliğini değerlendirerek zamanın geçtiğine dair bir izlenim oluşturur.” diyor. Yazar Ahmet Soysal “Heidegger’de Zaman Üzerine” adlı kitabında zamanı; dikkat, duygular veya bellek gibi kavramlardan ziyade felsefi ve kavramların farklı anlatımlarıyla irdeliyor. Alman Filozof Martin Heiddeger’in gözünden zamanı, uzayı, mekanı bildiğimiz anlamlarında kullanmıyor. Örneğin zaman nosyonu burada bir akış değil, bir açılımdır. Açılım dediğimiz de düz bir geleceğe doğru akış değil, kendi dışına çıkarak geçmişe de varma halidir.

ZAMANIN ANLAMI VAR MI?

“Zaman” dilsel olarak elbette tanımlanabilir, anlamlandırılabilir. Fakat Heidegger’de bu anlamlaştırma pratiği, bir kavramın diğer kavramla olan ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkar. Yani kavramlar birbirlerinden bağımsız değil, birbirlerine bağlı. Kendi öznel Heiddeger okumalarımdan da bu sonucu çıkardığımı söyleyebilirim.

Zamanı anlamak için öncelikle düşünürün, “insanı” ve “varoluşu” nasıl kavramsallaştırdığına bakmamız gerekir. Dasein kavramı onun düşüncesinin merkezinde olurken Almancada “orada-olmak” anlamına gelir. Dasein (insan) yalnızca var olan değil, kendi varlığını sorgulayan tek varlık olarak zamansaldır. Zaman içinde olan değil, doğrudan zamansaldır. Örneğin nesneler zamanının içindedir, zamanı hissedip, deneyimleyemez. Bu yüzden “kendinde varlık”tır. Fakat insan zamanı deneyimleyebilir. Geleceği planlar veya geçmişi düşünür. Kısacası zaman onun varoluşunun bir parçasıdır. Tam da bu noktada “zamanla birlikte olmak” zamanı yaşamanın kendisi olarak zamansaldır. Kitap düşünürün zaman üzerine kavramlarını detaylı anlatır.

ZAMANIN BOYUTLARIYLA VAROLMAK VE HAKİKAT

Heidegger, “şimdiki-zamana-getiriş” der. Bu kavram, insanın varoluşsal şimdisidir. Geçmişi ve geleceği şu ana taşıma durumu olarak onları şimdi de yaşanır kılma ve deneyimlemedir. Örnek verecek olursak Dasein düşünürek, geçmişteki güzel bir anısını şimdide var eder. Zamanlar birbirine girmiştir. Ya da gelecek için hedeflerini geleceği düşünme edimiyle anda yaşatır. Kitap, Dasein’ın tarihsel yapısına da değinir: Tarihselliğin zamansallığı. Yazgı, geçmiş, karar anları gibi.

Kitabın anahtar kavramı “ekstaz”dır. “Şimdiki zaman”, “gelecek”, “geçmiş” gibi boyutlar hep birlikte yaşanır. Soysal, Heiddeger’deki bu kavramı ayrıntılı bir şekilde ele alır. Ekstaz, zamanın üç yönünün (geçmiş, şimdi, gelecek) insanın içinde hep birlikte bulunmasıdır. “Ekstaz, Heidegger’de, zamansallığa bağlanan bir terim. Heidegger önce ekstatikon –ekstatik- diyor. Söz konusu olan, bir ‘dışta-oluş’ (…) Dışta-olmak, orada-olmaktır, Orada’ya fırlatılmış olarak Orada’yı olmak’tır. Hem karşılaşılan varolanın hem de başkasının yanında-olmak’tır. Ama, özellikle, ‘aynı zamanda’ Orada’nın dışında olmaktır, şimdiden Orada’nın dışının yanında olmaktır. Heidegger’e göre kökensel zamansallık aynı anda ya da ‘aynı zamanda üç yöndür, üç ufkun birliksel üst üste gelişidir.” diyor Soysal… Diğer bir anlatımla, ekstaz zamanın bir yönüne açılma hali anlamına gelir. Geçmişe gitmek, geleceği düşünmek, şu anı yaşamak, bunların hepsi birer ekstazdır.

Zamanı uzay-mekandan bağımsız da düşünemeyiz. Kitap, Heidegger’in bu kavramları da bilimsel tanımlamaların dışında kendine özgü farklı tanımlamalarla anlatır. Buradaki “uzay” kavramı, fiziksel veya geometrik bir boşluk değildir. Örneğin bilim, uzayı fiziksel bir yapı olarak ele alıp, ölçülebilir ve evrensel yasalarla açıklayabilir. Heidegger, zaman ve uzayı insanın varoluşuna yönelik ele aldığı için ölçülebilir değildir. Bu kavramlar insanın dünyayla olan ilişkisi içinde anlam kazanır.

Peki Heidegger’de uzay ya da mekan ne demektir? Öncelikle Heidegger’in felsefesinde önemli bir yere sahip olan “Açımlanış” kavramının ne olduğuna bakalım. Kavram, “varlığın açılması” veya “kendini göstermesi” anlamına gelir. Uzay ise bir şeyin var olmasını sağlayan edilgin bir sahne değil, varlığın açımlanışıyla bağlantılı bir süreçtir. Ve süreç olarak zaman ve varoluş için bir imkan ve sahadır.

Zaman ve uzayın, insanın varoluşsal sahnesi olduğu bu düşünce dizgesi, Heidegger’in hakikat anlayışında en berrak halini bulur. Heidegger’in hakikat anlayışına değinmek gerekiyor. Heidegger’de hakikat herhangi bir “doğruyu temsil eden” bir şey değil, varolanların kendini açığa vurduğu bir kavram. Ve kendini “muhafaza etme” süreci olarak karşımıza çıkıyor. Hakikat, uzay ve zaman içinde varolanların görünür hale gelmesi, kendini sergilemesiyle ilgilidir. Yani hakikat, bir temsilden öte, varolanların hakikatini “yapma” (praxis) yoluyla koruyup açığa çıkarma edimidir.

“Uzay-ve-zaman hakikatin gerçekleştiği ya da meydana geldiği anlamına gelmektedir. Demek ki hakikat, bir temsil işi olmaktan ötededir (…) O vakit bu gerçekleşme, Heidegger bu terimi kullanmadan, praksis olarak ortaya çıkıyor, o praksis ki, onda isanın yapması ortaya serilmekte. Böylelikle hakikatin yapma ile bağı var: dahası, bizzat hakikat, varolanın hakikatini “korumak”tan oluşmuş bir yapma” diyor Soysal. Kitap bu bağlamda pek çok kavramı yeniden anlamlandırmamıza olanak sağladığı için güncelliğini koruyor.

Related Posts

Arkeolojinin Altın Çağı ziyaretçileriyle buluştu
  • Ağustos 6, 2025

Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2023’te hayata geçirilen Geleceğe Miras Projesi kapsamında yürütülen kazılarda ortaya çıkarılan eserlerle kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede yurt dışından iadesi sağlanan ve yurt içinde kolluk kuvvetlerince ele…

Okumaya Devam Et
Uyuyan Güzel Bodrum Bale Festivali’nde
  • Ağustos 6, 2025

Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü (DOB) tarafından Muğla’nın Bodrum ilçesinde bu yıl 22’ncisi düzenlenen Uluslararası Bodrum Bale Festivali, Uyuyan Güzel temsiliyle devam etti. DOB’dan yapılan…

Okumaya Devam Et

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir