
Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2025 12:07
Avrupa Birliği (AB) hükümet ve devlet başkanları 2000 yılında Portekiz’in başkenti Lizbon’da katıldıkları Özel Zirve’de, 2010 yılına kadar Avrupa’yı dünyanın önde gelen ekonomik gücü haline getirmeyi içeren Lizbon Stratejisi’ni belirlediler.

1998 yılında yapılan genel seçimlerden yüzde 40.9’la “en güçlü parti” olarak çıkan SPD’li Gerhard Schröder, Yeşiller’i de yanına alarak Almanya’nın 16 yılı aşkın süre başbakanlığını yapan CDU’lu Helmut Kohl’ün koltuğuna oturuyordu o zamanlar.
Schröder göreve başladığında, ülkedeki işsiz sayısı 4 milyon sınırını aşmıştı.
Ekonomik alanda gelişmeyi sağlamak ve işsiz sayısını azaltmak için harekete geçen Şansölye Schröder, Alman uzmanlar tarafından hazırlanan “Kalkınma ve istihdam” adı altındaki “Gündem 2010” başlıklı reformları 14 Mart 2003’te ilan etti.
Gündem 2010’da, ekonomide ve sosyal alanda köklü reformlar öngörülmüştü.
Orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, gençlerin meslek eğitimi yapmalarına ağırlık verilmesi, öğrenci burslarının artırılmasına yer verilmişti.
Ancak Gündem 2010’da işten çıkarmaların kolaylaştırılması, 55 yaş üzerindekilere 32 ay yerine 18 ay İşsizlik Parası ödenmesi de yer almıştı.
Ve uzun süreli işsizler ile sosyal yardım alanlara yapılan yardımlar hem birleştirilmiş hem de azaltılmıştı.
Hartz IV olarak nitelenen bu uygulama, tabii başta sendikalar olarak çeşitli çevreler tarafından eleştirildi.
Ancak Schröder, bunlara aldırış etmedi.
Uygulamaya devam edildi.
Ama SPD’den de tepki gösterenler oldu.
Hatta Alman sosyal demokratların temel ilkeleri ve sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmadığı gerekçesiyle partiden istifa edenler bile oldu.
Bunlar arasında Schröder döneminde Federal Maliye Bakanı olarak görev yapan Saarland’ın eski Eyalet Başbakanı Oskar Lafontaine de vardı.
Önce “İş ve Sosyal Adalet Seçim Alternatifi” (WASG) adı altında bir parti kurdular.
Çok geçmeden de sonradan Sol Parti adını alan Demokratik Sosyalizm Partisi’ne (PDS) geçtiler.
Tabii SPD ciddi ölçüde güç kaybetmeye başladı.
Yapılan bazı Eyalet Parlamentosu seçimlerini kaybedince, Schröder hükümeti erken genel seçimlere gitme kararı aldı.
Ve 2005 yılındaki seçimlerde CDU/CSU’ya çoğunluğu kaptıran SPD’li Gerhard Schröder, koltuğundan oldu.
Schröder’in yerine CDU lideri Angela Merkel, başbakanlık koltuğuna oturdu.
Ve aralıksız olarak 2021 yılına kadar da görevde kaldı.
Gündem 2010 Gerhard Schröder’i koktuğundan etti, ama Angela Merkel’in işine yaradı.
Schröder hükümetinin reform politikası sayesinde, Almanya’da işsiz sayısı zamanla yarıya düştü.
Ülke genelinde yatırımlara paralel olarak istihdam da arttı.
İşte CDU/CSU ile SPD arasında uzun süren görüşmelerde uzlaşmaya varılan “Almanya için sorumluluk” başlıklı Koalisyon Sözleşmesi’ne imza atarak 6 Mayıs 2025 tarihinde Almanya’nın 10. Başbakanı olarak göreve başlayan CDU Genel Başkanı Friedrich Merz de, pandemi döneminde başlayan ve hala devam etmekte olan ekonomik durgunluğu sonlandırmak ve sistematik olarak artmakta olan işsiz sayısını düşürmek için köklü reformlar hedefledi.
Ancak ortaklar arasında bazı alanlarda ciddi görüş ayrılıkları yaşandığı gözden kaçmadı.
CDU/CSU, düzensiz göçün engellenmesi için sınırlarda kontrollerin artırılmasını, başvuruları kabul edilmeyen sığınmacılar ile suç işleyen yabancıların sınır dışı edilmelerini isterken, SPD buna karşı çıktı.
Ama hakkın da destek verdiğini görünce, SPD bunu sineye çekmek zorunda kaldı.
CDU/CSU, Yurttaş Parası ödemelerinin düşürülmesinde ısrar ederken, SPD, Scholz hükümeti döneminde hayata geçirilen bu uygulamada değişikliğe karşı çıktı.
Ancak halkın da destek vermesi üzerine, SPD bu alanda da geri adım atmak zorunda kaldı.
SPD, önümüzdeki yıllarda yaşanacak bütçe açığının giderilmesi için miras ve varlık vergisinin artırılmasında, zenginlerden daha fazla vergi alınmasında ısrar ederken, CDU’lu Şansölye Friedrich Merz, vergi artışına “hayır” dedi.
Merz, “CDU ve CSU, koalisyon görüşmeleri sırasında vergi artışının yer alacağı bir Koalisyon Sözleşmesi’ne imza atmayacaklarını söyledi. Bunu SPD de biliyor. Bizim için vergi artışının yer almadığı Koalisyon Sözleşmesi geçerlidir” diyerek SPD’nin vergi artışı planlarına son noktayı koydu.
Her ne kadar Şansölye Merz, ekonomide ve istihdamda canlılık yaratılması için köklü reform planlarını “Reform Sonbahar” adı altında gerçekleştirmek istese de, bunun o kadar da kolay olmayacağından hareket edilmektedir.
Çünkü ortaklar arasındaki gerginlikler ve sancılar her geçen gün artmaktadır.
Ancak Almanya’da sağ popülist Almanya için Alternatif’in (AfD), koalisyonda yaşanan sıkıntı ve sancılar nedeniyle gücünü sistematik olarak artırması, ortakları da tedirgin etmektedir.
Bu da özgürlükçü demokratik hukuk devleti Almanya Federal Cumhuriyeti’nin çöküşüne meydan vermemek için ortakların bir noktada uzlaşmaya varmalarının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
Kaynak: Hürriyet