

Bugün, 1 Eylül… Takvimde yalnızca bir tarih değil; insanlığın hafızasında derin bir yara, ağır bir ders. 1939’un bu günü, Nazi Almanyası’nın Polonya’ya saldırısıyla 2. Dünya Savaşı başladı. Altı yıl süren bu karanlık dönem, milyonlarca insanın ölümüyle, toplama kamplarının utancıyla, Hiroşima ve Nagazaki’de patlayan atom bombalarının yıkımıyla tarihin en acı sayfalarından birine dönüştü. İşte bu yüzden, 1 Eylül yalnızca geçmişi hatırlatmaz; aynı zamanda barışın önemini bir kez daha gözler önüne serer. Savaşın küllerinden doğan bir çağrıdır bu gün: İnsanlığın ortak vicdanına yazılmış bir not.
BARIŞ GÜNÜ NASIL KUTLANIYOR?
Uluslararası Barış Günü, dünyanın dört bir yanında farklı etkinliklerle anılıyor.
Birçok ülkede gün; bir dakikalık saygı duruşu, barış eğitimi etkinlikleri, kültürlerarası diyaloglar ve toplumlar arasında anlayışı ve iş birliğini geliştirmeye yönelik faaliyetlerle kutlanıyor.
Her yıl günün açılışı, BM’nin merkezinde düzenlenen Barış Çanı Töreni ile yapılıyor. Barış Çanı, 1950’lerin başında BM üye devletlerinin temsilcileri ve dünyanın dört bir yanındaki çocuklar tarafından bağışlanan madeni paralar ve madalyalardan dökülmüştür.
BARIŞ BİR SEÇENEK DEĞİL, BİR GEREKLİLİK
Pope Francis, D‑Day’in 80. yıldönümünde yaptığı bir değerlendirmede şunları söyledi: “II. Dünya Savaşı’nın dehşet verici dersleri daha önce bizi sınırlandırıyordu, ancak bu duyarlılığın artık zayıfladığını üzülerek görüyorum. Barış istemek korkaklık değil; aksine, bir şeyden vazgeçme cesaretidir.” Bu ifadeler, geçmişi unutmanın yeni çatışmalara davetiye çıkardığına dair güçlü bir uyarıdır
BARIŞ ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜN BİZE MİRASI
Türkiye, tarih boyunca çatışmalarla çevrili bir coğrafyanın ortasında yer aldı. Bu nedenle barış, bizim için yalnızca bir dış politika tercihi değil, varoluşsal bir zorunluluktur. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, hâlâ yolumuzu aydınlatan evrensel bir öğüttür.
SAVAŞIN KÜLLERİNDEN DOĞAN ÇAĞRI
Bugün barış için atılan her küçük adım, yarının dünyasında büyük bir fark yaratabilir. Genç kuşakların sesinde, sanatın ve edebiyatın dilinde, doğanın sessiz çağrısında barış hep var olacak. Yeter ki biz, savaşın küllerinden doğan bu çağrıyı duymaya devam edelim.Kaynak: NTV