İşte Türk Yükseköğretiminin 2030 Yol Haritası

“Öğrencilerimize üç yılda mezun olabilme imkânı sağlayacak yapısal reformları gündemimize alıyoruz”

“Öğrencilerimiz bir sonraki sene veya sonraki senelerde alabilecekleri dersleri yaz okulundan da alabilmelidir”

“En önemli gündem başlıklarımızdan biri, işyerinde uygulamalı eğitim modelinin yaygınlaştırılması olacak”

<!–

Gözden kaçırmayın

–>

Yükseköğretim Kurulu, ÜAK ve üniversitelerden İsrail’in Küresel Sumud Filosu’na yönelik saldırısına kınama

Yükseköğretim Kurulu, ÜAK ve üniversitelerden İsrail’in Küresel Sumud Filosu’na yönelik saldırısına kınama

İçeriği Görüntüle

“Şam’da Türkiye-Suriye Dostluk Üniversitesi yakında hizmete girecek”

“Kontenjan politikalarımızı yeniden ele alacağız. Eczacılık, diş hekimliği ve bazı sağlık programlarındaki kontenjanlarda düzenleme yapacağız”

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Yükseköğretim Kurulunun 2030 Yol Haritasını açıkladı.

Özvar, geleceğin Türk yükseköğretim sistemini ortak akılla inşa etmek için bir zemin oluşturmak üzere 5 şehirde, 6 farklı buluşma ile tüm üniversitelere ulaşarak “2030’a Doğru Türk Yükseköğretim Vizyonu Bölgesel Toplantıları” gerçekleştirdiklerini ve toplantı çıktılarını bir genelge haline getirerek bütün üniversitelerle paylaştıklarını hatırlattı.

Genelgede, “Kalite Odaklı Süreç Yönetimi ve Liderlik”, “Dijital Dönüşüm ve Veriye Dayalı Yönetim”, “Ulusal ve Uluslararası İtibar ve Görünürlük” ve “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite” olmak üzere dört ana başlık altında ayrıntılı eylem planları tanımlandığını belirtti.

Özvar, her bir üniversitenin bu vizyon belgesini kararlılıkla sahiplenmesi, uygulama sürecini bütüncül bir yaklaşımla yönetmesi ve paydaşlarıyla birlikte hareket etmesinin Türk yükseköğretimini 2030 yılında küresel ölçekte de örnek gösterilen bir sistem haline getireceğini vurguladı.

“Öğrencileri beceri ve yetkinlik kazandırmayan ders ve kredilerle yüklenmekten kurtarmayı gerekli görüyoruz”

Yükseköğretim sistemini daha verimli ve uluslararası standartlara daha uyumlu bir yapıya kavuşturacak reform çalışmalarına odaklanıldığına değinen Özvar, lisans eğitiminin süresine ilişkin düzenlemeler yapılacağını aktardı. Özvar, şunları kaydetti:

“Yeni dönemde öğrencileri beceri ve yetkinlik kazandırmayan ders ve kredilerle yüklenmekten kurtarmayı gerekli ve lüzumlu görüyoruz. Bunun için ders planları sadeleştirilecek, öğrencilerimizin kendi yeteneklerini sergileyebilecekleri, proje geliştirebilecekleri uygulama ve araştırma temelli öğrenme modelleri hayata geçirilecektir.

Böylesi bir dönüşümün en somut çıktılarından biri de birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi dileyen ve şartları yerine getiren öğrencilerimize 3 yılda mezun olabilme imkânı sağlayacak yapısal reformların gündeme alınmasıdır.”

“Yaz okulu ile bir sonraki yıldan ders alınabilecek”

Üniversitelerin yaz okulu başlığı altında öğrenciler için açtığı kursların tekrar aslına rücu edecek şekilde yapılandırılması gerektiğinin üzerinde duran Özvar, “Yaz okulu esas itibarıyla önceki senelerden değil müstakbel bir sonraki yıldan ders almak üzere öğrencilere hizmet etmek durumundadır. Öğrencilerimiz bir sonraki sene veya sonraki senelerde alabilecekleri dersleri yaz okulundan da alabilmelidir.” dedi.

Dört yıllık mezuniyet için gerekli 240 AKTS’nin gözden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Özvar, “Avrupa’nın pek çok ülkesinde öğrenciler 180 AKTS ile mezun olabilmektedir. Bunu bütün lisans programlarını dikkate alarak, içinde bulunduğumuz yapıyı göz ardı etmeden birlikte gerçekleştireceğiz.” Şeklinde konuştu. Özvar, ön lisans düzeyinde de erken mezuniyet konusunda çalışmaların yapıldığını vurguladı.

“İşyerinde uygulamalı eğitim modeli”

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, ön lisans ve lisans düzeylerini kapsayacak şekilde iş yerinde uygulamalı eğitim modelinin yaygınlaştırılması konusunda çalışmaların sürdürüldüğünün müjdesini de şu sözlerle verdi:

“En önemli gündem başlıklarımızdan biri, işyerinde uygulamalı eğitim modelinin yaygınlaştırılması olacak. Bugüne kadar amacına hizmet etmeyen bir bakıma formaliteye dönüşen staj uygulamalarını işyeri temelli mesleki eğitime dönüştürmek bu dönemde ilk önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Öğrencilerimizin yalnızca sınıfta değil doğrudan iş hayatının içinde deneyim kazanmalarını sağlayacak bu model onları daha donanımlı, üretken ve istihdam odaklı bireyler haline getirecektir. Bugün itibarıyla stajlar 20-30 günü aşmayan gerek öğrenci gerekse firmalar tarafından cazip görülmeyen bir sürece işaret etmektedir. Bunu dönüştürmek hepimizin üzerine temel bir vazifedir.”

“7 ilde pilot uygulamaya başlıyoruz”

İşyerinde uygulamalı eğitim modelinin pilot çalışmalarının, Konya, Gaziantep, İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Ankara olmak üzere 7 ilde başlayacağını belirten Özvar, alınacak sonuçlara göre kısa süre içinde tüm ülkeye teşmil edileceğini bildirdi.

Özvar, bu büyük dönüşümü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın aktif katılımları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, her ildeki sanayi ve ticaret odaları, ilgili diğer Sivil Toplum Kuruluşlarıyla iş birliği halinde geçekleştireceklerini ifade etti.

Özvar, yalnızca meslek yüksekokullarında değil lisans programlarında da öğrencilerin eğitim süreçlerini gerçek iş ortamlarıyla bütünleştiren istihdamla doğrudan bağlantılı bir yükseköğretim anlayışını kurumsallaştıracaklarını vurguladı.

“Kontenjan politikalarının yeniden ele alacağız”

Yükseköğretim sisteminin sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde gelişmesi için kontenjan politikalarının da yeniden ele alınması gerektiğine dikkat çeken Özvar, şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye’de istihdamla ilişiği kesilen veya öğrencilerimizin yönelimlerini karşılamayan, öğrencilerimizin teveccüh etmediği programlar konusunda fazla ısrar edemeyiz. Eczacılık, diş hekimliği ve bazı sağlık programlarında önümüzdeki dönemde yine kontenjan sayılarında düzenlemeye gitmeyi planlıyoruz. Bu karar, sadece sayısal bir indirimi değil, aynı zamanda kalite güvencesini esas alan ve nicelikten ziyade niteliği önceleyen bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.

Devlet üniversitelerine yönelik aldığımız bu kararlar vakıf üniversitelerine de teşmil edilecektir. Önümüzdeki dönemde vakıf üniversitelerimizin başta hukuk kontenjanları olmak üzere, tüm kontenjanlarını devlet üniversitelerinde olduğu gibi yeniden gözden geçireceğiz.”

“Şam’da Türkiye-Suriye Dostluk Üniversitesi yakında hizmete girecek”

Yükseköğretim sisteminin uluslararasılaşma hedefleri doğrultusunda kararlılıkla yol alındığının altını çizen Özvar, Bakü’de 2024 yılında kurulan ve öğretime başlayan Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi’nin, bu vizyonun somut bir yansıması olduğuna vurgu yaptı. 2025 yılında da Taşkent’te kurulan Uluslararası Türk Devletleri Üniversitesi’nin geniş bir eğitim alanı sunarak sadece Özbekistan’ın değil, tüm Türk dünyasının ortak geleceğine katkı sunacağını belirtti.

Suriye ile de ortak üniversite konusunda önemli yol katettiklerini ifade eden Özvar “Şam’da Türkiye-Suriye Dostluk Üniversitesi yakında hizmete girecektir. Bu üniversite çatısı altında ülkemizin köklü diğer üniversiteleri de programlar açabilecektir. Buradan bu üniversitelerimizin rektörlerine hazırlıklara başlama yapmaları çağrısında bulunuyorum. Değerli arkadaşlar hazırlık yapın.” dedi.

Özvar, Gazi Üniversitesinin de bu yıl Kazakistan’da Çinkent’te akademik birim açarak hem Kazakistan hem de diğer Türk dünyası öğrencilerine hizmet vereceğini duyurdu.

Türkiye’nin, yükseköğretimde yalnızca Türk dünyasında değil, aynı zamanda İslam coğrafyası ve Afrika’da da güçlü bir cazibe merkezi haline geldiğini ifade eden Özvar, “Avrupa Yükseköğretim Alanı ile olan ilişkilerimiz de güçlenerek devam etmektedir. Bilim diplomasisi, 2030’a Doğru Yükseköğretim Yol Haritamızda merkezi konumda yer alacak kavramlardan biri olacaktır.” ifadelerini kullandı.

“Kalite güvencesi üreten ve ihraç eden bir merkez olacağız”

Kalite güvencesi ve akreditasyon süreçlerinin Türk yükseköğretiminin uluslararası rekabet gücünü artıracak en kritik başlıklardan biri olduğunu söyleyen Özvar, 2027’ye kadar tüm üniversitelerin değerlendirme süreçlerinin tamamlanması ve raporların Avrupa Yükseköğretim Kalite Güvencesi Tescil Kuruluşu (EQAR) veri tabanlarında yayınlanmasının hedeflendiğini belirtti.

Bunun yanı sıra 2025 yılı itibariyle YÖKAK’ın Avrupa Yükseköğretim Alanı’nda Kalite Güvencesi (ESG) bağlamında sınır ötesi akreditasyon yapma yetkisine kavuşmuş olmasının bir diğer önemli konu olduğuna dikkat çeken Özvar, “Özellikle yakın coğrafyamızda ve ilişkilerimizin kuvvetli olduğu ülkelerde, YÖKAK’ın ESG onaylı değerlendirme yapabilme kapasitesine ulaşması Türk yükseköğretimini sadece kendi içinde değil, bölgesinde de kalite güvencesi üreten ve ihraç eden bir merkez haline getirecektir. Önümüzdeki dönemde hedefimiz, kalite güvencesini üniversitelerimizin tüm süreçlerinde kalıcı bir kültür haline getirmek, kurumlarımızı sürekli iyileştirme ve uluslararası standartlarla uyum içinde tutmaktır.” dedi.

“Bilim iletişimini hep birlikte ve artan bir katılımla devam ettireceğiz”

Yükseköğretim anlayışında toplumla yakın ilişkilerin çok mühim bir yer tuttuğunu kaydeden Özvar, şöyle devam etti:

“Rektörlerimizin liderliğinde üniversitelerimizin ve akademisyenlerimizin çok kıymetli katkılarıyla bilimi kampüslerden çıkarıp köy meydanlarına, tren garlarına, vapurlara ve tarihi mekanlara taşıyarak toplumun her kesimine ulaştırma fırsatı yakalamış bulunuyoruz. Bu buluşmalar toplumun her kesimini bilimle ve üniversitelerimizle buluşturması bakımından fevkalade kıymetli neticeler vermiştir. Bu yöndeki çalışmalarımızı hep birlikte ve artan bir katılımla devam ettirmek arzusundayız.

Bazı üniversitelerimizin bulundukları şehrin her bir köyüne veteriner hocasıyla, ziraat hocasıyla, hekimiyle, diş hekimiyle ve diğer hocalarımızla ziyarette bulunmaları çok kıymetli neticeler ortaya çıkarmıştır. Valilerimizin bilgisi dahilinde belediye başkanları ve muhtarlarımızla iş birliğiyle başlatılan bu yeni projeyle üniversitelerimiz toplumumuzla, cemiyetimizle daha doğrudan dolaysız temas etme, onların sorunlarını dinleme, problemlerine çözüm yolu bulma fırsatı yakalamışlardır. Bu projeyi daha da geliştirerek diğer üniversitelerimize de teşmil etmek arzu ediyoruz.”

“Çoklu doktora programlarının önünü açalım”

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, doktora eğitiminin yükseköğretim sistemi ve ülkenin bilimsel gelişimi açısından kritik önemde olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:

“Doktora programları artık sadece akademik kariyere hizmet verecek şekilde tasarlanmamalı. Mutlaka müfredatın içine uygulama veya diğer derslerle mezuniyet sonrasında doktora öğrencilerinin sanayide, hizmetlerde, diğer alanlarda da istihdam edilebileceği bilgi, beceri ve yetkinlik kazanacağı araçlar ile mutlaka donatılmalıdır. İkili doktora yerine çoklu doktora programı yapalım. Neden dört üniversite doktora programı aynı anda vermesin? Neden bu modeli sadece ulusal ölçekte değil uluslararası alana taşımayalım? Sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da çoklu doktora programlarının önünü açalım.”

Related Posts

Yabancı Dille Öğretim Veren Programlar İçin Yabancı Dil Yeterlik Sınavı
  • Ekim 6, 2025

Açıköğretim Sistemi Yabancı Dil Yeterlilik Sınavı Duyurusu *2024-2025 Öğretim Yılında İktisat(İngilizce), Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi(İngilizce), Uluslararası İlişkiler(İngilizce) ve İşletme(İngilizce) Lisans Programına kayıt yaptıran ancak yabancı dil yeterliliğini sağlamayan (yabancı…

Okumaya Devam Et
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar ile öğrenciler birlikte yürüdü
  • Ekim 5, 2025

Özvar Amasya’da ÜNİ-DOKAP tarafından düzenlenen Filistin’e destek yürüyüşüne 15 üniversiteden öğrencilerle birlikte katıldı: “Gazze’deki zulme karşı asla susmayacağız. Asla sesimizi kısmayacağız” <!– Gözden kaçırmayın –> İşte Türk Yükseköğretiminin 2030 Yol…

Okumaya Devam Et

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir