
KKTC’de cumhurbaşkanı değişikliği ardından yeni döneme girilmesine karşın olası müzakere sürecinin başlayabilmesi için Kıbrıs Rumları’nın adanın egemenliğini ve zenginliklerini Kıbrıs Türkleri’yle paylaşmaya hazır olması gerekiyor.
KKTC’de 19 Ekim’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından yanıtı en çok aranan soruların başında Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir müzakere sürecinin başlayıp başlamayacağı oldu.
Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının yanı sıra Türkiye ve Yunanistan’da da yanıtı aranan bu sorunun sıkça sorulduğu yerler arasına Avrupa Birliği ve diğer önde gelen Avrupa başkentlerinin girmesi de sürpriz olmadı.
Bunun en önemli nedeni ise Erhürman’ın Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin olarak bir önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a oranla daha esnek bir söylem kullanması ve seçimlerin ardından yeni bir dönemin başlamış olması.
Yeni müzakere sürecinden genel olarak kastedilen BM liderliğinde ve BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında belirtilen parametreler doğrultusunda Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının üzerinde uzlaşacağı bir anlaşmaya ulaşmak.
Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının 1970’lerin sonundan bu yana gerçekleştirdiği müzakerelerin zeminini oluşturan bu parametreler tarafların siyasi eşitliğine dayalı iki kesimli, iki toplumlu bir federasyon kurulmasını öngörüyor.
Ancak Kıbrıs Rum tarafının 2004 ve 2017’de federal çözümü içeren planları kabul etmemesi, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının bir daha bu parametreler üzerinden müzakereye başlamama kararını almasına neden oldu.
2020’de KKTC cumhurbaşkanlığına seçilen Tatar, 2021’de BM’ye verdiği öneriler paketinde Ankara tarafından da desteklenen iki devletli çözüm fikrini gündeme getirdi ve bir daha federal çözümü müzakere etmeyeceklerini kayda geçirdi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in son iki senede artan çabalarına karşın Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafları arasında olası bir çözüme ilişkin ortak bir zemin oluşmaması yeni bir BM müzakere sürecinin başlamasına engel oldu.
Görev süresi 2026 sonunda sona erecek olan Guterres’in çözüm için son bir girişimde daha bulunmak istediği biliniyor.
YENİ CUMHURBAŞKANI KIBRIS ÇÖZÜMÜ İÇİN NASIL BİR VİZYON SEGİLİYOR?
Cumhurbaşkanı Erhürman’ın hem seçim kampanyası sırasında hem de seçimlerin ardından yaptığı açıklamalar, Ersin Tatar’ın Kıbrıs sorununa ilişkin izlediği politikaların değişeceğine işaret ediyor.
Ancak bu politika değişikliğinin Kıbrıs Türk toplumunun beklentileri ve bu tarihe kadar yapılan müzakerelerden elde edilen deneyimleri dışlamayacağı öngörülüyor.
Erhürman, 24 Ekim’de yapılan devir teslim töreninde bu konuya değinirken, kavramlardan ziyade içeriğe odaklandığını, bunun da temelinde Kıbrıs Türkleri’nin siyasi egemenliğinin sağlanması olduğunu kaydetti.
Yeni Cumhurbaşkanı, “Biliyorum ki insanlarımızdan federasyon diyenler de, iki devlet diyenler de az önce söylediklerim konusunda, Kıbrıs Türk halkının bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olduğu konusunda ve bu adanın etrafındaki her ne varsa onun ortağı olduğu konusunda hangi fikirde olursa olsun, biliyorum ki halkımız tam anlamıyla hemfikirdir,” ifadeleriyle de bu görüşünü dile getirdi.
Erhürman’ın “eşit kurucu ortak” ifadesi, 2004’te Kıbrıs Rum tarafınca reddedilen Annan Planı’nın “iki kurucu devlet” tarafından oluşturulacak yeni Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti sürecini anımsatması açısından önemli.
Ancak Erhürman’ın yeni bir müzakere sürecinin başlatılması için önemli koşulları da var.
Olası müzakerelerin açık uçlu olmaması için kesin bir takvimle sınırlandırılması, sonuç odaklı olması ve Kıbrıs Rum tarafının yine reddetmesi durumunda mevcut statükoya dönülmeyeceğinin güvencesi olmadan bu sürecin anlamlı olmayacağını kaydeden Erhürman, Türkiye’nin garantörlüğünün de sorgulanamayacağı da vurguluyor.
SÜREÇ ANKARA İLE BELİRLENECEK
Yeni Cumhurbaşkanı’nın mesajları arasında en güçlü vurgu ise bundan sonraki tüm sürecin Türkiye ile birlikte planlanıp yürütülecek olması.
2018-2019 yıllarında KKTC’de başbakan olarak görev yapan ve o dönemde Ankara ile çalışan Erhürman, “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler başka herhangi iki devlet arasındaki ilişkilerle kıyaslamayacak derecede özeldir. Bugüne kadar hiçbir cumhurbaşkanımız, müzakere süreçlerini ve Kıbrıs sorunu ve dış politikayla ilgili diğer süreçleri Türkiye Cumhuriyeti ile istişare etmeden yürütmemiştir,” ifadeleriyle kendisinin de aynı yolu izleyeceğini kaydetti.
Erhürman’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakında yapacağı görüşmenin hem Türkiye-KKTC ilişkileri hem de Kıbrıs sorunu açısından önemli bir başlangıç olacağı öngörülüyor.
Seçimlerden sonra Ankara’dan yapılan açıklamalar da tarafların birlikte çalışacağını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Körfez turu dönüşünde KKTC ile ilişkilerin aynı şekilde ilerletileceğini, süreci Erhürman’la yapacağı ilk görüşmede ele alacağını kaydetti.
ANKARA’DA SÜRECİ YAKINDAN İZELEMEYE DEVAM EDİYOR
Ankara’nın seçim sonrası açıklamalarında Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin bir sinyal vermemesi dikkat çekti. Sadece Dışişleri Bakanlığı açıklamasında Türkiye’nin adanın “gerçeklerine” uygun şekilde KKTC’ye katkıda bulunmaya devam edeceği vurgusu yapıldı.
Ankara, son dönemde kullandığı bu ifadeyle adada iki ayrı halk ve yönetim olduğunu vurguluyor ve bulunacak çözümün bu gerçeğe uygun olması gerektiğini kayda geçiriyor.
Ancak Erhürman’ın seçilmesinin ardından yeni bir durum değerlendirmesi yapılması beklentiler arasında. KKTC Cumhurbaşkanı’nın Ankara ziyareti bu açıdan da önem taşıyor.
Kıbrıs sorununun Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı, Türk-Yunan ilişkilerine etkisi ve Türkiye-AB sürecindeki birçok konuyu yakından etkiliyor olması Ankara’nın bu süreçteki yaklaşımının çok boyutlu bir analizden sonra netleştirmesini gerektiriyor.
Ankara açısından Kıbrıs Rum kesimi kadar AB’nin de bu süreçte politikalarını gözden geçirmesi büyük önem taşıyor. AB’nin ve önde gelen üyelerinin statükonun kırılması için Kıbrıs Rumları’na baskı yapmaları Ankara’nın uzun süredir dile getirdiği ancak karşılık bulmayan talepleri arasında.
RUM-YUNAN TARAFI NASIL BAKIYOR?
Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan da KKTC seçimlerini yakından izleyen ülkeler arasında yer aldı.
Kıbrıs Rum lideri Nikos Hristodulides, seçimlerin ardından yaptığı açıklamada, federasyon temelli görüşmelere hazır olduklarını kaydederken, Kıbrıs Türk tarafının kabul etmesi durumunda 2017’de Crans Montana’da bırakılan yerden müzakerelerin başlayabileceği çağrısında bulundu.
Kıbrıs Rum kesimi, 2017’de Kıbrıs Türkleri’nin siyasi eşitliğinin yanı sıra Türkiye’nin garantörlüğüne de karşı çıkmış ve son anda masadan ayrılmıştı.
Kıbrıs Rum tarafının geleneksel politikasının değişmediği, Kıbrıs Türkleri’ni mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti altında bir azınlık grup olarak konumlandırmak istediği biliniyor.
Bunun da ötesinde Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan, Türkiye ile sorunlarını daha bölgesel bir zemine yaymak ve izole etmeye dönük politikalarını da sürdürüyorlar.
Doğu Akdeniz’de bu politikayı yıllardır uygulayan Rum-Yunan tarafının İsrail ile ilişkilerini askeri boyuta taşıma ve silahlanma arayışlarına hız vermeleri de Ankara’nın dikkatinden kaçmayan gelişmeler.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin -Yunanistan’la birlikte- Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kıbrıs Türk çıkarlarını minimize etmeye çalışması, AB ve diğer kurumları buna ortak etmeye devam etmesi Kıbrıs sorununun çözümü konusunda istekli olmadığını ortaya koyması açısından önemli bir gösterge olarak değerlendiriliyor.
Kaynak: NTV





