
Çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden Feride Binicioğlu’nun farklı dönemlerde ürettiği ancak aynı estetik damardan beslenen eserlerini bir araya getiren sergi Galeri Artist’te açıldı. 4 Eylül-a Ekim 2025 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşaccak eserlerde Binicioğlu’nun tuvalleri, güçlü fırça darbeleri, katmanlı renk kullanımları ve ritmik kompozisyonlarıyla izleyiciyi adeta içine çeken bir akış yaratıyor.
Sergide yer alan resimlerde, doğanın akışkanlığı, insanın içsel dünyası ve toplumsal olayların bıraktığı izler aynı düzlemde buluşuyor. Sanatçının Japonya’da geçirdiği süre boyunca kazandığı estetik duyarlılık, özellikle hareketi bir ifade aracı olarak ele aldığı kompozisyonlarında belirginleşiyor. Kaotik gibi görünen yüzeyler, yakından incelendiğinde dengeli bir düzen ve derin bir ritim barındırıyor. Bu da izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, aynı zamanda meditatif bir yolculuğa davet ediyor.
Aynı zamanda sanatçının üretimindeki çeşitliliği de görünür kılan sergi: bazı eserlerde keskin kontrastlar ve yoğun dinamizm öne çıkarken, diğerlerinde daha dingin ve şiirsel bir yaklaşım hissediliyor. Bu yönüyle, sanatçının yıllar içinde geliştirdiği ifade biçimlerinin bir sentezi niteliğinde. Özellikle pandemi döneminde ürettiği yapıtlar, bireysel yalnızlık ile kolektif kaygıların resimsel dile dönüşümünü gözler önüne seriyor.
Binicioğlu’nun eserleri, izleyiciyi yalnızca yüzeye bakmaya değil, ritimlerin arasındaki boşluklarda, renklerin çatışmalarında ve çizgilerin akışında saklı olan duyguya odaklanmaya çağırıyor. Bu nedenle sergi, bir retrospektif özelliği taşımakla birlikte, sanatçının bugünkü yaratıcılığının da canlı bir göstergesi olarak okunabilir.
Sanatçı Hakkında
1963 yılında Adana’da doğan Feride Binicioğlu, Çerkes-Kabardey kökenli bir aileden geliyor. Kültürel kimliğini ve aidiyet duygusunu sanatında daima besleyici bir kaynak olarak kullanan sanatçı, görsel dilini evrensel estetik anlayışlarla harmanlamayı başarmıştır.
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde, Türk resim sanatının öncü isimlerinden Adnan Çoker’in atölyesinde aldığı eğitim, Binicioğlu’nun sanatında hem disiplinli bir teknik hem de soyutlamaya yönelik güçlü bir yaklaşım kazandırdı. 1986’da mezuniyetinin ardından akademik hayata da adım atan sanatçı, bir dönem İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde görev yaptı.
Sanat yaşamında Türkiye’nin yanı sıra Japonya, Rusya, Avusturya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi farklı coğrafyalarda etkin rol üstlenen Binicioğlu, beş kişisel sergi açtı; Japonya’da katıldığı ART-EX-TOYAMA sergilerinde üç kez davetli sanatçı olarak yer aldı. Bunun yanı sıra, New York’tan Viyana’ya, St. Petersburg’dan Tokyo’ya uzanan uluslararası sergilerde Türk çağdaş sanatını temsil etti.
Eserleri İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin yanı sıra Japonya’daki müze koleksiyonlarında ve özel koleksiyonlarda bulunuyor. Bu, onun sanatının yalnızca ulusal düzeyde değil, uluslararası ölçekte de değer gördüğünün bir göstergesidir.
Binicioğlu’nun üslubu, çoğunlukla soyut ekspresyonizm ekseninde şekillenir. Onun resimleri, yalnızca bir görsel yüzey değil; aynı zamanda ritmik, dinamik ve meditatif bir akışın ifadesidir. Japon ve Çin sanatında karşılık bulan “canlı hareket” anlayışını kendi kültürel birikimiyle birleştiren sanatçı, eserlerinde kaos ile dengeyi, spontane ile kontrollü ifadeyi aynı anda barındırır. Bu yönüyle resimleri, izleyiciye hem güçlü bir duygusal yoğunluk hem de estetik bir huzur sunar.
Sanat Anlayışı
Feride Binicioğlu’nun sanat anlayışı, yalnızca resim yüzeyine aktarılan renklerden ibaret değildir; onun eserleri, bir düşünme ve hissetme biçiminin dışavurumudur. Binicioğlu için resim, yaşamın devinimlerini ve varoluşun çok katmanlı ritmini görünür kılan bir alan olarak öne çıkar.
Sanatçı, üretimlerinde özellikle hareketin estetik bir dil olarak kullanımına odaklanır. Bu yöneliminin kökeninde, Japon ve Çin sanatlarında önemli bir kavram olan “canlı hareket” estetiği yer alır. Doğanın döngüsel yapısı, suyun akışı, rüzgârın yön değiştiren gücü ya da kalabalıkların dinamizmi gibi unsurlar, Binicioğlu’nun tuvallerinde ritmik fırça darbeleriyle soyut bir dile dönüşür.
Resimlerindeki yoğun katmanlar, hem spontane jestlerle hem de kontrollü renk seçimleriyle inşa edilir. Bu çelişkili gibi görünen yaklaşım, sanatçının eserlerine derinlik ve zenginlik kazandırır: izleyici ilk bakışta kaotik bir yüzeyle karşılaşır, ancak dikkatle bakıldığında dengeli bir düzen ve şiirsel bir bütünlük fark edilir.
Binicioğlu’nun sanatında duygusal yoğunluk ve meditatif bir dinginlik aynı anda hissedilir. Bazı eserlerinde patlayıcı bir enerji ve kontrastlar öne çıkarken, diğerlerinde dingin bir akış ve içsel huzur hâkimdir. Bu çeşitlilik, sanatçının yaşamın farklı hallerini aynı sanat diliyle ifade etme arzusunun bir yansımasıdır.
Sanatçının çalışmalarında doğa ve insan her zaman temel ilham kaynaklarıdır. Özellikle pandemi döneminde ürettiği işler, bireysel yalnızlık ile kolektif kaygıların soyut bir dile dönüşümünü ortaya koyar. Böylece Binicioğlu’nun eserleri, yalnızca bireysel bir estetik deneyim değil, aynı zamanda toplumsal belleğe dokunan bir ifade biçimi haline gelir
Onun sanatı, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, aynı zamanda bir duygu ve düşünce akışına davet eder. Fırça darbelerinin ritminde, renklerin çarpışmasında ve yüzeylerin katmanlı yapısında hayatın özüne dair bir çağrı vardır.
4 Eylül–4 Ekim 2025 arasında açık olacak sergi Pazartesiden Cumartesiye saat 10:00–19:00 arası ziyaret edilebilir.