
Türkiye, bu görüşmelerde sadece ev sahibi değil, aynı zamanda aktif bir arabulucu olarak öne çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Zelenskiy hem de Putin ile doğrudan temas kurabilen ender liderlerden biri. Erdoğan, savaşın başından beri “barışın kaybedeni olmaz” ilkesini benimseyerek, Ukrayna’ya silahlı insansız hava araçları (SİHA) satarken, Rusya ile enerji ve ticaret ilişkilerini sürdürebildi. Bu denge politikası, Türkiye’yi hem Batı hem de Rusya nezdinde güvenilir bir arabulucu yaptı. Zirve öncesi Erdoğan, Zelenskiy ile Ankara’da bir araya gelerek görüşmelerin çerçevesini ele aldı. Erdoğan, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini yinelerken, tarafları ateşkes ve kalıcı barış için masaya oturmaya çağırdı. Türk Dışişleri Bakanlığı, her iki tarafın da savaşta yıprandığını ve sıcak çatışmanın sona ermesini istediğini vurguladı. Ayrıca, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rus heyetiyle Dolmabahçe’de görüşerek diplomasi trafiğini sürdürdü.
Türkiye için bu zirve, bölgesel ve küresel ağırlığını artırma fırsatı sundu. 2022’deki Tahıl Koridoru Anlaşması gibi başarılar, Türkiye’nin krizlerde çözüm üretebilen bir aktör olduğunu kanıtlamıştı. Ancak, liderlerin katılmaması ve görüşmelerin heyetler düzeyinde kalması, Türkiye’nin çabalarının kısa vadede somut bir barış anlaşmasıyla sonuçlanmasını zorlaştırdı.